Monday, July 30, 2012

öylece sırtına pelerini alip etrafta kosusup bazilarnin hayatlarini kurtaramiyorsun
kendi hayatina yon veremezken catilardan ucup mermilere gogsunde spnduremiyorsun

bi suru sey soledim  bisuru  seyler dusundum bi suru hayaller kurdum amacim boktan oldugunu dusundugum seylerden uzaklasıp daha mutlu olmaktı. bakiyorum sadece kendimden uzaklastim. ne o kafami kaldirdigimda uzaklara giden ucaga bindim hic gidilmemis yerlere gidip kimsenin gormdigi yerleri gordum geri donup baktigima hepsinin ifade ettigi seyler için gec kalindi anlami yok yataga yat battaniyeni kafanın kadar cek

Tuesday, November 18, 2008

Passive aggressive bullshit

“Dead as dead can be,” my doctor tells me
But I just can’t believe him, never the optimistic one
Go ahead and play dead
You fucking disappoint me!

Monday, July 14, 2008

filmde kahkaha atmak ?

hep garip karşılamışımdır, korku filmine gittik kahkaha atarak çıktık gibi iddalı cümleleri
tamam film kötü olabilir ama o kahkaha gerçektende kahkaha mıdır, yoksa sadece filmin ne kadar kotu olduguna yapılan bi vurgu ve küstahça bi tebessümmüdür? ben bunun gerçektende kahkaha olduğunu düşünmezdim, geçmiş zaman kullanıyorum çünkü bugün hayatimda ilk dafa sinemada kahkalara boğuldum, tamam bi korku filmi değildi belki ama narnia chronicles prens kaspian isimli kitabi senaryo edinen ciddi bi yapım , bu arada bu film cocuk filmi falan da değil, en sevimli yaratık olan fare bile takır takır adam öldürüyordu. ama bunlar benim filmin sonlarina doğru cocugun beygir insan karışımı olan adamla tokalaştığı sahneden itibaren kahkalarla gülmemi önleyemedi. kahkaha demişken sadece bi anlıkta değil. film bittene kadar da değil film bitti biz park alanına yürüyoruz ve hala gülüyorum. ha bu arada sadece gulen ben değilim . m. sahinde aynen, oda koptu gitti. film amacını aştı farklı bişeye dönüştü
neyse çok salak bi filmdi ama çok güldüm
yaşasın aslan

Friday, June 20, 2008

vatan sevgisi demekki böyle bişey

Az önce hırvatistanı yenerek euro 2008 de yarı finale yukseldik. daha oncede çek cumhuriyetini enteresan bi şekilde yenmiştik. hepimiz bayraklara sarıldık. camlardan çıkıp bağıranlarımız oldu arabalara binip zafer turu atanlarımız oldu (benzinin bu kadar pahalı olmasına rağmen) hatta kapı pencere yumruklayanlarla bile karşılaştık(benim komşulardan biri). ekranda futbolcular belirdi bu arada ülkesini onlar kadar seven yoktu, canla başla koşmuşlardı kan ter içindeydiler. 90dk koşmuşlardı. sonra ekrana çıktı bazıları dedilerki bu ülkemize bir hediye hastanede ki hapsanedekilerin sıkıntılarına bir deva olsun falan feşmekan... vaybe. kessen, damarlarından kan kırmızının yanında ay yıldız kabartmalı beyaz olarak akacak,ülkede bir duygu selidir. gidiyor. sonra futbol federasyonu açıklama yapıyor. futbolculara 300bin YTL (300 milyar) prim verilecekmiş ve develet gorevlileri + spiker ve yorumcular helal olsun diyor. sonra teknolojinin nimetlerini kullanan ben TV den kanal değiştiriyorum. haberlerde güney doğuda dağlarda çarpışan mehmetçik, elinde silah dağın başında zor koşullarda vatanı bekliyor. sonra bunlardan bağzıları vuruluyor ölenlerine şehit diyoruz. sonra cenazelerine bakıyoruz. gariban bi ailesi var, çocuklarının ayaklarında yırtık bi çorap eski bi terlik var. sonra yapmaya çalıştığı ama bitiremenden askere gittigi derma çatma bi evi görüyoruz. hepimiz o haberi dinledigimiz o gun uzuluyoruz. ama sadece uzuluyoruz bizler için bi idol bi kahraman olamıyor, pek çoğumuz vatanın tam anlamıyla kahramanı olması gereken,vatan için canını veren insanları hatırlamıyoruz bile , çocuklarını okutucaklarına söz veriyor bazıları bazılarıda derme çatma evlerini yardımlarla yeniden yapılacagı söyleniyor. devlet bide maaş bağlıyor,büyük Türk önderi Fatih Terime bağladıkları maaşla kıyaslandığında hesap makinelerinde underflow hatasına neden oluyor ama olsun Arda Turan kadar vatan seviyor sayılmaz , çek cumhuriyetine atılan gol farklı bişey o daha bi ulvi bişey.. hernekadar gerçekte bizi biraz daha uyuştursada dertlerimize afyon olduğunu bilmeden rahatliyoruz. ohh be ne guzelmiş.
Uzun süre ispanyada darbeyle iktidar olan General Franco 'ya ülkeyi bu kadar uzun süre nasıl yönettiğini sorarlar cevap olarak 3F der. Bunlar Fadu,Futbol ve Fiesta, yani müzik futbol ve festival.
bugunki maçta başbakanımız vardı cumhurbaşkanı maçtan önce telefon la destek vermiş keza Genel Kurmay başkanı aramış tebrik ve başarılar dilemişler bi sürü millet vekilimiz maça gitmiş vaybe biride diyor aslan yürekli çocuklarımız, adamlar 300 milyar prim alıyor aslan yüreli vatan severler oluyorlar benim askerim dağda teröristte karşı çarpışıyor can veriyor gazetelerin 3. sayfa haberlerinde bile yer almıyor artık bunlar. Servet Çetin sakat sakat oynamiş kendini riske etmiş milli kahraman oluyor, dağda çarpışan mehmetçik hayatını riske atıyor kimin umrunda... bu ülkenin öyle kahramanlara ihtiyacı yok. bu ülkenin bizi uyuşturacak kahramanlara ihtiyacı var.
Hiç kimse Vatanını uğruna canını veren insan kadar sevemez, çünkü sevgi fedakarlik ister, hangimiz hangi paraya tek gözümüzü feda ederiz kaldiki canımız. Yazıkki biz vatan kahramanı olarak asker kaçağı tümer metini , 20milyon euro ya transferi gundemde olan Ardayı idol olarak alıyor onları vatan kahramanı yapıyor okullara isimlerini veriyoruz.
olsun be olsun vatan saolsun..
(vatanımı çok sevdigim için milli takımımızı hiç bir zaman gonulden desteklemiyorum ve desteklemicem)

Saturday, April 26, 2008

i m outta time and all i got is only 4 minutes..

Adam bigun oğlundan duvara bi çivi çakmasını istemiş boylelikle ellerindeki fazlaliklari duvara asabileceklerimiş. ama oğlu biraz enteresan bi çocukmuş, eline çekici almiş trigonometrik hesaplamalarini yapmiş. havadaki nem oranini falan hesaplamiş .baba çocuga bi süre pel pel bakmiş daha sonra ayaga kalmiş, kararlı adımlarla yanına gitmiş cocugun , elinde çekici ve civiyi almiş.
duvara çiviyi çakmiş ve oğluna dönüp ;
- yapacagin sadece duvara bi çivi çakmaksa lanet çekici alırsın civinin uzerine gelirsin ve vurursun. Bunun için bi-still sahibi olmana gerek yok.demiş

Kendi kendime genellikle bu sozu tekrarlar dururum. hayatımda pratik anlamda bi turlu uygulayamiyor olsamda bazen işler sapa sardıgı zaman tamam diyorum. şekil yapmana gerek yok. lanet çiviyi al. duvara çak. !
hakikatende işe yariyor..
bu aralarda bu sozu sıksık tekrarlamam gerek galiba. işler sapa sardı.!

edit: bu arada bunlari yazarken youtube gene yasakli...

sonradan gelen edit2: lanet olsun, bu çekiç çivi olayi işe yaramadi , bildigim gibi yapcaz galiba, nem orani falan..uffffffffff

Wednesday, December 5, 2007

blues, returnback2futures' paradox , michael J. Fox...

az once 40 metre karelik hobit evimin içerisinden can sıkıntımı dindirmek için volta atmaya çalişirken neden bu durumu uzun süredir girmedigim blogumda kısa bir durum degerlendirmesi yaparak aşmıyorum diye düşündüm...
nelerden bahsetmeliydim .. bi sürü başlık var . mesela youtube yeniden kapatilması , buyüzden hayatımın filmlerinden birisi olan ve bu entryde üzerinde konuşmayı çok istedigim "Return Back to Future" filmininden bir kareyi izleyemiyo olmak durumu. yerküredeki ısınma ve iklimlerin birbirine girmesi ( Ocak ayında +15 derecelerde gezen sıcaklik ve bir türlü yağmayan KAR), Tarkanın yeni kasedi .....
ve daha aklimada arkaplanda çalişan başka başka konular...


Friday, November 9, 2007

Ankara, ISCIS

7-9 Kasım tarihleri arasinda ODTU de duzenlenen uluslararası ....mmmm... ismini unuttum.. kısaltması ISCIS olan IEEE in tarafindan taranan sempozyuma konuşmacı olarak katıldım. Saat 16.00 da vericegim seminerden önce girebildiğim kadar seminere dinleyici olarak katıldım. Enteresandır konular, konuşmacılar ve ortam beklentilerimin altındaydı. Halbuki , 2001 de yapılan Micro'dan sonra düzenlenen en prestijli uluslar arası sempozyumdu ve Türkiye'nin en iyi bilgisayar bilimcileri gerçektende oradaydı (+coğu avrupalı olmak üzerde yabancı katılımcılarda vardı,adı üstünde International). Peki neden durum bu denli garipti. Genel olarak insanlar çalışmalarında simulasyon kullanmıyordu ve yine genel itibari ile tatmin edici bir fikrinde ortada olduğu söylenemez, yapılan sunumların ardından sorulan sorularda cabası "kullandığınız bu chipin maliyeti ne kadardır","Bu modeli borsada kullanabilir miyiz.." .....

Peki ya bizim çalişmamız ve benim seminerimdeki durum?
Ya biz gerçekten çok kaliteliydik, ve çalışmamız çok iyiydi, yada salondaki insanlar Computer-Architecture konusunda çok yetersizdi, yada ikisinin ortası, Biz iyidik ve salondaki insanlar ortalamaydı, sonuç olarak bizim çalışmamız gözlemlediğim kadarıyla en iyilerden birisiydi. Anlattığım konuyu insanlar ne kadar anladı açıkçası bunu soylemek zor, konu hakkında alt yapısı olan dinleyici kitlesi olduğunuda söyleyemem (2-3 kişiyi ayrı tutuyorum). Bu sempozyuma katılmadan önce research paperlarında olmazsa olmaz zannetiğim experiments bir çok research de bulunmuyordu. Hatta durum oyduki seminerimi dinleyen insanlardan gelen sorular çalışmamızın ana fikrine değil daha çok experimentleri yaptığımız simulatorlere, simulasyonu nasıl gerçekleştiğimiz üzerine yoğunlaşmıştı... (onlarda bende şaşkındık yani) Ankara ziyaretimde çok şey öğrendim.

ilki, akademik anlamda bir öğrenim;
Hakikaten İsmail Kadayıf alanında türkiyede ilk 3 den biriymiş ve ben gerçekten yaptığı işi seven ve şanslı biriymişim ve Buyuk Üniversitelerde gerçekten de iyi olan hocalar varmış ve kaliteli öğrenciler yetişiyormuş, ama okadarda değil... :)

ikicisi, otdu-aşti arası, taksi ile 10 milyon tutuyormuş, meşhur çift katlı otobüsler yurtların yanından kalkıyormuş ve Ulus dolmuşunda, arka koltuta, dolmuşun kalkmasını bekleyen (dolmuş 7-8 kişi olmadan kalkmıyormuş, garip...) güzel bir kız oturabiliyormuş.

ve hiç unutamadığım birşey daha ;
Ankara ziyaretimin ardından "Erciyese Kar yağıyor" haberini duyar duymaz kayak sezonunun açılacağını umarak ilk otobüsle Kayseriye doğru yola çıktım. Yan koltukta oturan bayanın 6-7 aylık kızını kucağıma vermesi ve bebeğin başını omuzuna koyup uyumasını unutamıyorum..(not: kar bi türlü yeterince yağamadı...)